Asrın Felaketi olarak adlandırılan depremlerin üzerinden bir yıl geçti. İlk günden itibaren ülkemizin hatta dünyanın dört bir yanından yaraları sarmak için seferber olunmuştu. Depremin birinci yılında işte bu seferberliği anlatan bir belgesel hazırlandı. Dertlere derman olmak için Adıyaman’ı seçen İnsan İzi Derneği’yle bölgeye giden Gazeteci Kübra Kuruali, gördüklerini önce yazdı, daha sonra Adıyaman Blues adında bir belgesel çekti. Geçtiğimiz akşam ilk gösterimi gerçekleşen belgeselin, prodüktörlüğünü ve senaryosunu Kübra Kuruali, yönetmenliğini Kaan Burak Şen, kamera ve kurgusunu ise Orhan Şenol üstlendi. İnsan İzi Derneği’nin katkılarıyla hazırlanan belgesel, bu akşam saat 20.30’da tvnetx dijital mecrasında yayınlanacak. Belgeselin ikinci bölümü ise Ramazan ayında yine aynı kanalda izlenebilecek.
Belgeselle ilgili sorularımızı cevaplayan Kuruali, yola çıkmadan önce ayak bağı olur muyuz diye endişe ettiklerini dile getirdi. O acının nasıl da yabancısı olduklarını belirten Kuruali, “Okulun bahçesine gittiğimde şehrin bütün griliğine rağmen rengârenk bir kampüs gördüm. Bir tarafta çocuklarla oynayan gönüllüler, diğer tarafta 15 bin kişiye yemek yapan bir aşevi. Birbirini tanımayan gönüllüler orada yıllardır çalışıyormuş gibi muhabbet ediyor, yorgunluk nedir bilmiyordu. Okulun bahçesi iyilik bahçesi, biz kocaman bir aile olmuştuk. Ben bu aileyi kayda almak istedim” diye anlattı.
Depremin gerçekten çok acı bir şey olduğunu en net Adıyaman Kabristanı’nda anladığını dile getiren Kuruali, “Acıyı kabristanda gördüm. Belediye, kabristanı 15 yıl yeter düşüncesiyle depremden birkaç ay önce açmıştı. Bir gecede bütün kabristan doldu, kırkıncı günde arazinin biraz aşağısında yeni topraklar satın alınmış, yeni definler yapılıyordu. Arabanın içinden indiğimde yoldan yürümedik, direkt kabristanın içine düştük. Kimi mezarlarda sadece numara yazıyordu, kimilerinde oyuncak, kimilerinde ise duvak veya kıyafetler vardı. Biz oradayken 40 mevlitleri yapılıyordu. Kırkların birbirine karıştığı bir şehirde olmaktan çok etkilendim” diye ifade etti.
Aşçısından psikoloğuna, Adıyamanlı gençlerden memleketi Adıyaman olup ilk defa depremden sonra Adıyaman’ı görenlere, dünyanın farklı ülkelerinden Gineli, Suriyeli, Arakanlı gençlerin saha deneyimlerine ve hatıralarına şahit olduğumuz belgeselde, hayatın acısıyla tatlısıyla devam eden inişli çıkışlı bir yer olduğu vurgusu, izleyenleri hem güldürdü hem ağlattı. Depremde okuma yazmayı ve konuşmayı unutan çocuğun psikoterapiyle nasıl bir haftada normale döndüğünü izlerken, bir çocuğun yüzü güldü diye maviye boyanıp Şirin Baba veya palyaço olan yetişkinlere kadar gönüllülerin her hali kayıt altındaydı.