Ukrayna işgali sonrası savaşta gazetecilik yeniden tartışılıyor. Uzun yıllar savaş muhabirliği yapan Can Ertuna, “Hakkıyla yapılan bir gazetecilik barışa kapı aralar. Doğru haber, barış talebini de doğurur” dedi.

Berkay DÜNDAR
Ukrayna’nın işgali sonrası yaşanan bilgi kirliliği, sosyal medyanın etkisi. Öte yandan savaş bir ay dolmadan 3 gazetecinin yaşamını yitirmesi savaş dönemi gazeteciliğini yeniden tartışmaya açtı. Uzunca dönem televizyon kanallarında savaş muhabirliği yapmış olan Can Ertuna’ya bu işin kritik noktalarını sorduk. “İnce bir ayrım var; savaş muhabiri ile savaşa giden muhabir farklıdır” diyen Ertuna, geçmiş ve bugünü değerlendirdi. Aynı zamanda akademisyen olan Dr. Ertuna, mesleki birikimini genç gazeteci adaylarına aktardı.
Ukrayna’daki savaşta bir ay olmadan 3 gazeteci yaşamını yitirdi. Siz de savaş muhabirliği yaptınız. Savaş muhabirliğinin gazeteciliğin diğer alanlarından farkı nedir?
Savaş muhabirliği için mesleki yeterlilik dışında uygun teçhizatlarla ve uygun lojistik olanaklarla bölgeye girebilmek gerekir. Bunun temelinde miğfer, çelik yelek, ilk yardım çantası var. Zorlu koşullarda çalışabilecekleri ve konaklayabilecekleri, karınlarını doyurabilecekleri şekilde gerekli maddi imkânlara da sahip olmaları gerekiyor. Ancak en az bu kadar önemli olan, savaş ve çatışma bölgelerinde gazeteciliğe dair geliştirilmiş eğitim programları var. Bu programda bomba ve mühimmattan sakınmak, ilk yardım bilgileri, tehlikeli ortamlarda nasıl hareket edilmesi gerektiği alanında uzman kişilerce aktarılıyor. Dolayısıyla savaş ve çatışma bölgelerine giden muhabirlerin bu bilgileri de edinmiş olması gerekiyor. Tercihen gidilen bölgedeki yerel dillerden birini konuşmak ama bu olmuyorsa dahi iyi bir İngilizce bilgisi şart. Yerel dil bilinmiyorsa, yerel dili konuşan güvenilir bir kontakla çalışmak, hem hayatta kalmak için elzem ve gerekli hem de yapılan haberin kalitesini de olumlu yönde arttıracaktır.
İnce bir ayrım var, savaş muhabiri ile savaşa giden muhabir farklıdır. Her muhabir savaşa gidebilir ama risklere çok açıktır. Savaş muhabiri, bir savaş ve çatışma alanında hem hayatta kalma, hem meslektaşlarını ve beraberindeki ekip arkadaşlarını hayatta tutma konusunda yetkindir. Hem de o bölgelerden daha nitelikli haberler çıkarılmasına aracı olur. YouTuber’ların, dijital içerik üreticilerinin, savaş bölgesine gittiğini görüyoruz ama kimi zaman eksik teçhizatla, eksik bilgiyle ve temel birtakım gerekliliklerden yoksun bir biçimde risk alıyorlar. Açıkçası endişe ve merakla izler haldeyim. Dolayısıyla savaş muhabirliğinde nicelik arttı ancak nitelik konusunda neredeyiz, açıkçası o konuda soru işaretlerim var.
Nitelik azaldı dediniz, bazı medya kuruluşlarında neredeyse sadece, silah sayısı, ölüm sayısı gibi istatistiklere yer veriliyor. Gazetecinin ağırlıklı olarak savaşın kötü yanlarını, oradaki insan dramını aktarması gerekmez mi?
Savaşın getirdiği yıkımın sayısal boyutları ve oradaki savaşın anatomisinin anlaşılmasında temel 5N1K bilgisine muhabir erişmeli ama elbette sadece bu değil. Sayısal unsurlar, veriler çerçevesinde ya da yeri geldiğinde bir silah sanayisinin gönüllü tanıtımına soyunmamak da gerekiyor. Asıl olan savaş ve yıkımın insanların hayatında yol açtığı derin travmaları, etkileri haberleştirmek ve olası bir barış arayışı konusunda kamuoyunun farkındalığını arttırmak. Bu akademik literatürde de tartışılır, barış gazeteciliği diye bir tanım vardır. Burada gazeteci bir barış elçisi midir, bir diplomat gibi ya da bir sivil toplum kuruluşu üyesi gibi barış için çabalamalıdır mı diye bir soru ortaya atılır. Ama zaten iyi yapılan, hakkıyla yapılan bir gazetecilik barışa kapı aralar. Çünkü iyi yapılan gazetecilik, savaş ve çatışma ortamını o bölgedeki insanlar, oranın tarihsel, doğal yapısı üzerindeki yıkımı, insanların hayatları üzerindeki travmatik etikleri ortaya çıkaracağı için zaten bu haberleri okuyan, izleyen, gözlemleyen tarafların barış talebini de doğuracaktır.
ASIL ŞİMDİ GAZETECİLİĞE İHTİYAÇ VAR
Sosyal medya sayesinde iletişim kolaylaştı, artık akıllı telefona ve internete sahip olan herkes savaş bölgesinden paylaşım yapabiliyor. Bu bağlamda sosyal medya savaş muhabirliğini nasıl etkiledi?
Gazeteciler, alandan gelen bilgi ve görüntülerin tekeli değil artık. Eskiden bilgi alabilmenin başat araçlarından bir tanesi bölgedeki gazetecilerdi. Akıllı telefonuyla olayları gözetleyen, kayıt altına alan ve bunları aktaran kullanıcılar söz konusu. Fakat tam da bu noktada, herkes muhabirlik yapıyor gibi bir soru gündeme gelebilir ama asıl şimdi gazeteciliğe ihtiyacımız var. Çünkü gazeteci, işini iyi yapıyorsa, önce doğru bilgi geçer, çarptırmaz ve bir bağlama oturtur. Bunu salt bir şekilde bağlamından kopuk, aksiyon filmi sahnesi gibi ya da propaganda malzemesi gibi kullanmaz. Tam tersine çarpıcı görüntünün ne olduğuna dair, kamuoyunun güvenebileceği bir kaynaktır gazeteci. Rusya’nın Ukrayna işgalinde daha önce belki gördüğümüz ancak tanık olmadığımız ölçüde bir sosyal medyadan, kullanıcı türevli içerik akışına sahip oluyoruz. Azerbaycan, Ermenistan savaşında da vardı ancak bu boyutta değildi. Bu görüntülerin bolluğunun yarattığı kafa karışıklığı ve yer yer tüm bu görüntülerin dezenformasyon malzemesi olarak kullanılması, gazetecilere hâlâ büyük ölçüde ihtiyaç duyulduğunun da bir göstergesi bence.
Peki sosyal medyada yürütülen propagandanın savaşı şiddetlendirme ihtimalini nasıl görüyorsunuz? Tam tersi bir şekilde sosyal medya savaşların önüne geçebilir mi?
Az önce de dediğim gibi, sosyal medyada bu ölçüde bir içerik, bilgi paylaşımı ve propaganda ve kamu diplomasisi çerçevesinde görmemiştik. Ama en azından mevcut savaşı bitirebileceği konusunda ciddi şüphelerim var. Çünkü Vladimir Putin’in açıklamalarına ve Batı liderleriyle yaptığı görüşmelerden sızan bazı bilgilere baktığımız zaman, Rusya’nın açıkçası kendi planını, kendi gündemi çerçevesinde şu ana kadar en azından uygulamaktan geri durmadığını ve bunu da iç kamuoyuna aslında Rusya’ya karşı topyekûn bir dezenformasyon kampanyası yürütülüyormuş gibi aktarıldığını görüyoruz. Belki bazı insani koridorların planlanandan farklı zamanlarda, farklı şekillerde açılması gündeme gelebilir, böyle bir etkisi olabilir. Ateşkeslerin sayısının ve uzunluğunun artması yönünde bazı etkileri olabilir ama nihai çerçevede savaşın yönünü ve seyrini dramatik bir biçimde etkileyeceği konusunda şüphem var.
Son olarak, televizyonda yayınlanan savaş programlarında “güvenlik uzmanı” olarak ekranlara çıkan kişiler savaş yorumluyor. Siz bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Her coğrafyadaki savaş aynı değildir. Rusya, Ukrayna coğrafyasındaki savaş, Suriye’deki savaştan farklı. Libya’daki savaş farklı. Sadece stratejik ve taktik, askeri boyutlarıyla değil, aynı zamanda bölgedeki toplumların, tarihsel kültürel yapıları ve ilişkileri çerçevesinde. Dolayısıyla bazı uzmanlık alanları olabilir ancak, her konuda uzmanlık yapmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Bölgedeki güncel gelişmelere, derinlemesine hâkim olmayan kişilerin de analizlerinde sıklıkla hata yapabildiklerini gözlemliyoruz.
Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun