Sektör temsilcileri Emlak Konut’un kampanyasını değerlendirdi

Emlak Konut tarafından hayata geçirilen kampanya kapsamında İstanbul başta olmak üzere İzmir, Antalya ve Balıkesir’deki 25 projeyi kapsayan 3 farklı ödeme seçeneği sunuluyor.

Birinci modelde; peşinat ödemeden ev sahibi olabilecek vatandaşlar için yüzde 0,99 faiz oranı, azalan taksit tutarı ve 60 aya varan vade seçeneği bulunuyor.

İkinci modelde; ilk 12 ay boyunca taksit ödemeleri Emlak Konut tarafından karşılanan vatandaşlar yüzde 1,29 vade farkı ve 60 aya kadar taksit imkanı ile ev sahibi olabiliyor.

Üçüncü modelde ise ev sahibi olmak isteyenlere leasing destekli finansman modeli sunuluyor. Bu model, uzun vadeli ve esnek ödeme seçenekleriyle ev sahibi olmayı daha kolay ve erişilebilir hale getiriyor. Leasing destekli finansman modelinde peşinat ödemeden veya tercih edilen peşinat tutarıyla, evin satış bedelinin tamamı için Emlak Katılım Bankası ile birlikte finansman imkanı sağlanıyor. Bu sayede, ödeme planı bütçeye göre esnek bir şekilde düzenlenebiliyor. Ayrıca 120 aya kadar vade imkanı da bulunuyor. Emlak Konut’un kampanyasına başvurular 23 Mart’a kadar sürecek.

“TOKİ ve Emlak Konut üretimi artırmalı”

İnşaatçılar ve Gayrimenkul Geliştiricileri Derneği (İNDER) Başkanı Engin Keçeli, sektör adına önemli gördükleri bu kampanyaya emeği geçen herkese çok teşekkür ettiklerini belirterek, “Emlak Konut ve TOKİ, alt ve orta gelir grubu için daha fazla konut üretmeli. Arazi pahalı olduğu için bunu özel sektör yapamaz ancak kamunun elinde araziler var. Bu nedenle bu imkanlar Emlak Konut ve TOKİ’de var.” dedi.

Türkiye’de gelecek 5 yılda 4 milyon sıfır konut üretilmesi gerektiğini dile getiren Keçeli, “Emlak Konut ve TOKİ’nin arazi üretmesi ve kamu-özel işbirliğiyle bunun üstesinden gelebiliriz. İşin formülü belli. Arsayı 49 yıllığına kiralayabilir. Bu konuda yurt dışında güzel formüller uygulanıyor. Ayrıca kooperatifçiliğin yeniden yaygınlaştırılması gerekiyor.” diye konuştu.

“Bu faiz oranları sektörün geneline yayılmalı”

Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Yönetim Kurulu Başkanı Ramadan Kumova da mevcut faiz iklimi düşünüldüğünde açıklanan vade seçeneklerinin günün koşullarına göre makul olduğuna işaret ederek, “Ancak bu oranların sektörün geneline yayılabilecek modellerin üzerinde durulması gerekiyor.” ifadesini kullandı.

Halkın son yıllarda ciddi oranlarda düşen ev sahipliğini yeniden artırmak için seçeneklerin çoğaltılması gerektiğini vurgulayan Kumova, “Konutun erişilebilir olması adına aralıkta başlayan faiz indirimlerinin istikrarlı şekilde devam etmesi ve sektörün geneli için yüzde 1’in altına gerilemesi kritik öneme sahip. Devamında her platformda dile getirdiğimiz arsa maliyetlerini düşürecek kamu-özel sektör işbirliği model önerimizin de hayata geçirilmesi vatandaşımızın ihtiyacını karşılamada etkili olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Konut satışının yüksek olduğu kentlerde uygulanması önemli”

Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Hakan Şişik de yeni konut üretiminin artmasının konut satışlarının hızlanmasından geçtiğini belirterek, bunun için de faizlerin düşmesi gerektiğini söyledi.

Son yıllarda artan faiz oranlarının konut satışlarına negatif etkisinden bahseden Şişik, faizlerdeki indirimlerin başlamasıyla fiyatların artacağını düşünen ve alımını erteleyenlerin harekete geçtiğini, bu sayede son aylarda konut satışlarının arttığını anlattı.

Şişik, “Bu süreçte konut satışlarının yüksek seyrettiği İstanbul, İzmir, Antalya ve Balıkesir’deki 25 projede kampanyanın gerçekleşmesi ve orta gelirlinin hedef alınması önemli. Ancak konut kampanyalarının yaygınlaşmasının yanı sıra kentsel dönüşüm konusunda da hassasiyetle ilerlememiz gerekiyor. Yaklaşan İstanbul depremine karşı binaların acilen iklimsel şartlara uygun şekilde dönüştürülmesi şart.” şeklinde konuştu.

“Kamu-özel işbirliği şart”

Helmann Holding Yönetim Kurulu Başkanı Selman Özgün de faizlerin yüksek seyrettiği bir dönemde bu oranlarla kampanya yapmanın çok önemli olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Sektöre hareket getirecektir ancak bu konut sahipliğinin artması için yeterli olmayacaktır. Üretimin ve ev sahipliğinin artması için TOKİ, Emlak Konut ve konut üreten diğer belediye iştiraklerinin harekete geçmesi gerekiyor. Şartları karşılayan arazilerin arzı ve kamu-özel işbirliğiyle konut üretimini hızlandırabilir ve Türkiye’nin yıllık ihtiyacı olan 800-900 bin konutu üretebilir noktaya gelebiliriz.”

Related Posts

Sürücüsüz yerli otomobilin tarihi belli oldu

SANAYİ ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, ‘İklim ve Ekonomi Sürdürülebilir Mobilite Araç ve Teknolojileri Zirvesi’ açılışında konuştu. Yerli otomobil üretimindeki yeni hedefleri açıklayan Bakan Kacır, “3 yerli otonom aracın ülkemizde …

Türkiye’de kruvaziyer turizmi rotasında ilk sıra Kuşadası’nın

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, bu yılın ilk 4 ayında limanlara uğrayan kruvaziyer gemi sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 37,4 artarak 169’a, kruvaziyer yolcu sayısının da yüzde 52,3 artışla 205 bin 758’e yükseldiğini bildirdi.

Her şey bitti sıra onlara geldi: Düğün salonları, kuaför ve restoranlar dikkat! Borçlu çıkabilirsiniz

Türkiye’de düğün salonları, kuaförler, mağazalar, restoranlar ve benzeri halka açık işletmelerde müzik yayını yapılması durumunda telif hakkı ödenmesi zorunluluğu getirildi. Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) Başkanı Recep Ergül …

Enflasyon Macarların yüzünü güldürdü

Macaristan’da yıllık enflasyon oranı Nisan 2025 itibarıyla yüzde 4,2’ye gerileyerek Kasım 2024’ten bu yana en düşük seviyeye ulaştı. Mart ayında yüzde 4,7 olarak kaydedilen enflasyonun düşüşünde, özellikle temel tüketim kalemlerindeki fiyat …

Otellerde doluluk pandemi sonrasının en düşüğünde

Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, mart ayında otellerin doluluk oranı yüzde 26,79’a gerileyerek pandemi sonrası en düşük seviyeyi gördü. Geceleme sayısı da geçen yıla göre düşerken, ziyaretçilerin kalış süresi kısaldı.

Büyüyen tehlike

Her fırsatta ifade etmişimdir; 20. Asır 1945-1989 arasında hüküm sürmüş bir zamân dilimidir. Hobsbawn’ın onu Kısa Yüzyıl olarak nitelemesi boşuna değildir. 1989’u esas almamın sebebi ise, 20.Asrı nitelendiren meşhûr Berlin Duvarı’nın yıkılışıdır. Bu sembolik bir değerlendirmedir. Değilse 20.Asrın yıkılışı bu hâdise bir anda olmuş bitmiş değildir. Çöküş, parça parça yaşandı ve hâlen yaşanmakta . 2025, yâni kronolojik olarak 21. Asrın ilk çeyreğinde bile çöküş devâm ediyor. Bunu bana düşündüren