Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, “Yargının yürütmeye bağımlı hale gelmesi maalesef Türkiye’nin önemli bir sorunu. Siyasi iradenin yargıya baskısı, müdahalesi yargının tarafsızlık ve bağımsızlığına gölge düşürmektedir.” dedi.
TBMM Genel Kurulunda, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının 2024 yılı bütçeleri üzerinde Saadet Partisi ve İYİ Parti milletvekilleri söz aldı.
Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, adalet kurumunun hem devlet düzeni, hem de toplumsal hayatın düzeni için en önemli dinamik olduğunu belirtti.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden Şahin, hukuk devleti ilkesinin özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş demokrasinin olmazsa olmaz koşulu anlamına geldiğini dile getirdi.
Hukuk devleti kavramının hukukun üstünlüğünün hayat bulduğu, yönetimde keyfiliğin önlendiği, devletin hukukla sınırlandığı, yargının bağımsız niteliğiyle siyasal baskıdan etkilenmeden çalıştığı, hukuk kurallarının herkese eşit uygulandığı, hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, bireylere hukuk güvenliğinin sağlandığı bir sistemi ifade ettiğini aktaran Şahin, “Yargının yürütmeye bağımlı hale gelmesi maalesef Türkiye’nin önemli bir sorunu. Siyasi iradenin yargıya baskısı, müdahalesi yargının tarafsızlık ve bağımsızlığına gölge düşürmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Şahin, liyakat sorununun da yargı camiasının önemli bir sorunu olduğunu öne sürerek, “Bu kayırmacı mülakat sistemi kaldırılmalıdır; objektif kriterlere dayalı, liyakatin esas alındığı bir sistem, adaletli bir sistem getirilmelidir. Yine, hakim ve savcıların kürsüye gelmeden önce gerekli mesleki tecrübelerini kazanması adına da önemli adımlar atılmalıdır.” dedi.
Yargılamaların uzamasının da bir sorun olduğunu iddia eden Şahin, geciken adaletin adalet olmayacağını söyledi. Şahin çoklu baro sistemini de eleştirerek çoklu baro yerine çoğulcu baroyu önerdiklerini ifade etti.
“En önemli sorun yargıya güven”
İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, Türkiye’de en önemli ve derhal çözülmesi gereken sorunun, yargıya güven sorunu olduğunu öne sürerek, “İktidarın Anayasa Mahkemesi üyelerini devamlı tehdit ederek hizaya getirmeye çalışmasının normalmiş gibi algılandığı, uluslararası sözleşme ve mahkemeleri tanımadığı akıl almaz bir dönemden geçmekteyiz. Anayasa’nın hukuk devleti ilkesi gereğince, yürütmenin en üst seviyesinde yer alan Cumhurbaşkanı dahil bütün kamu görevlileri hukukun üstünlüğüne riayet etmek zorundadır. Kanunlarını beğenmeseniz de eğer uluslararası sözleşmelere tarafsanız kararı eleştirebilirsiniz ancak ‘Ben seni tanımıyorum’ diyemezsiniz.” diye konuştu.
Olgun, yargı sisteminin iktidarın istediği kararları veren hakimlerin ödüllendirildiği, aksi durumdaki hakimlerin cezalandırıldığı bir sisteme dönüştürüldüğünü ileri sürerek, tüm sorunların başında hukuk fakültelerindeki eğitimin yetersizliği ve nitelik eksikliğinin bulunduğunu söyledi.
İYİ Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, uzun zamandır hiç kimsenin ne kalbinde ne ruhunda adalete inanç ve güven kalmadığını belirterek, şunları kaydetti:
“Ülkemde hukuk alanındaki herkes bilir ki iyi bir avukatın artık iyi bir hukukçu olmasına gerek yok. 2 no’lu barodan iktidara yakın bir cemaat veya tarikat mensubiyetiyle hakime, savcıya, başkana, üyeye, emniyete kanalı varsa yeterlidir. Keza, hakim, savcılar da artık önlerine gelen dosyalarda ‘Avukat kaç numaralı barodan?’ diye bakıyor. Ne de olsa sizin baroların avukatları hakim, savcıların terfi, tayin ve siyasetteki himayedarları. Doğal olarak da 2 no’lu baro avukatlarında mesleki ve iktisadi olarak ciddi bir performans artışı var. Ben de buradan nazar değmemesi adına kendilerine ağız dolusu bir maşallah demek istiyorum. Vicdanla cüzdan arasında bırakılan, adalet ve siyaset arasında öğütülen hakim ve savcılara ise Allah’tan kolaylıklar diliyorum.”
Şeffaflık, nesnellik, tutarlılık, aleniyet ve liyakatten arındırılmış mülakatlarla her yıl bine yakın hakim ve savcının sisteme aktarıldığını öne süren Poyraz, 20 yılda 7 yargı paketi çıksa da ileri değil geriye doğru gidildiğini iddia etti.
Türkiye’nin cezaevlerindeki mahpus oranında ortalamanın 3 katıyla Avrupa birincisi, dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 140 ülke içerisinde 116. olduğunu ileri süren Poyraz, “Türkiye’nin eksiği ceza ve infaz olsaydı Avrupa’nın hapishaneleri en dolu ülkesi Türkiye olmazdı. Türkiye’nin eksiği bağımsız ve tarafsız yargıdır, liyakatli ve vicdanlı yargıçlardır, adaleti dert edinmiş bir iktidardır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yerel seçim sonrası vergi oranlarında artış gündeme gelecek”
İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, 2024 bütçesine daha başlamadan 8 trilyon 437 milyar lira gelir, 11 trilyon 89 milyar lira giderle 2 trilyon 650 milyar liralık bir açık öngörüldüğünü ifade ederek, “iktidarın, zor durumda kaldığında yaptığı gibi gözünü yine vatandaşın cebine diktiğini” öne sürdü. Öztürk, 2024 bütçesinde vergi gelirlerinde yüzde 73,4 artış hedeflendiğini söyledi.
Yüzde 4 ekonomik büyüme çerçevesinde bütçede iddialı bir vergi artışı hedefi yer aldığını dile getiren Öztürk, “Bu hedefin tutturulması için de etkin tahsilat, tahakkuk oranının artması, kayıt dışının azaltılması veya yeni vergiler ihdas edilmesi ve vergi oranlarında ciddi artışlar yapılması gerekmektedir. Bütçenin sunumunda yeni vergiler ve oran artışları yer almamıştır. Ancak özellikle yerel seçimler sonrasında yeni vergiler veya vergi oranlarında artışlar gündeme gelecektir.” diye konuştu.
Harcanılan her kuruşta milletin alın teri, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğunu anlatan Öztürk, şöyle konuştu:
“22 yıldır bütçe yapmakla övünüyorsunuz, bir kez olsun evdeki hesabınız çarşıya uysun. Bir bakkal dükkanının sahibi bile sizden daha tutarlı bütçe yapar çünkü o bakkal 22 yıl arka arkaya açık verse batardı. Kendi paranız olsa eminim sizler de tutarlı, doğru dürüst bir bütçe yapabilirdiniz. Para sizin olmayınca har vurup harman savurmak kolay. Bir kez olsun milletimizin parasını milletimizin menfaatleri doğrultusunda değerlendirin.”
İYİ Parti Adana Milletvekili Bilal Bilici, hükümetin 2023 yılında da geçmiş yıllarda dış politikada yaptığı hatalardan dönmenin yollarını aradığını ifade ederek, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesi dönemde derinleşen ekonomik krizin toplum üzerindeki etkilerinin hafifletilmesi için özellikle körfez ülkeleriyle Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarını kısıtlayacak anlaşmalar yapıldığına dair iddialara cevap verilmesini istedi.
Türkiye’nin Suriye ve Mısır ile normalleşme sürecinde beklenen ilerlemenin sağlanamadığını öne süren Bilici, Arap ve İslam ülkelerinin ise kendi çıkarları nedeniyle Filistin davası etrafında birleşemediği bir dönemden geçildiğini söyledi.
Bilici, Türkiye’nin, iki devletli çözüm için daha aktif rol oynamasını ve şiddete bir an evvel son verilerek kalıcı ateşkesin tesisi için diplomatik girişimlerini hem ilgili ülkeler hem de uluslararası kuruluşlar nezdinde artırmasını beklediklerini belirterek, Türkiye’nin dış politikasına dair eleştirilerde bulundu.